5 Mart 2010 Cuma

vitiligoyu nasıl yendim

Stres ve gerilim dolu günlerden sonra,1995 yılı haziran ayında yüzümün sol tarafında, beyaz lekeler oluşmağa başladı, zamanla bu lekeler ellerimin üstünde, yüzümde, koltuk altlarımda ve karın kısmımda da oluşarak çoğalmağa başladı.

İlk tanı Bursa Uludağ Tıp fakültesinde kondu : Vitiligo, ithal bir Fransız ilacı verdiler melaninine, bergamud esansıyla karıştırılıp sürülecek, güneşe yarın beş dakika, öbürgün on dakika, öbür gün onbeş dakika, ve güneşte fazla kalınmıyacak, bilmeme ne çok faktörlü krem mutlaka sürülecek, uzun bir tedavi programı... güneşe hiç çıkmamağa çalışıyordum, ama lekeler yayılmağa devam ediyordu .

Bir sene sonra İstanbul şişli'de cildiye uzman prof.dr.agop katogyon'a muayene oldum, o da.

- kafana takma, böyle yaşamağa alış, önce beyninde yok et gibi birşeyler deyip 2 tane deriye renk veren hap verdi..bunları kullan diye .

1999 haziran..Vitiligo en gelişmiş safhası..

İstanbul dönüşü Tophisar'dan Yalova'ya gelirken feribotta, arabadan inmiş denizi seyrediyordum, insanlardan uzak, yan tarafımda ki spor güzel bir arabanın yanındaki genç, yanıma geldi,

-iyi günler abi dedi .''affedersiniz ama yüzünüzde ki, bu lekeler benim kızkardeşimde var hem de ayaklarında, babamın göstermediği doktor kalmadı, kafayı yiyecek adam, kardeşim denize giremiyor, şu anda kadıköyde bir doktor var tedavisini o yapıyor, iyi bir netiçe alırsak sana bildiririm'' dedi. bende ayni iyi gelişmeler olursa size bildirim dedim, anlattım ona neler yaptıklarımı, iskeleye yanaşırken telefonları verip ayrıldık.

Ayvalığa yazlığa gidiyormuş, İstanbulda ki ku...gıda satış zincirinin oğlu, g ..t İstanbulda ki doktorun verdiği ilaçları kullanmama rağmen beyaz lekeler, yazın güneş de yandıkça daha belirgenleşmeye başlıyor, yüzüm ve elimi üstünde çoğalıyordu.

Bir müddet sonra Bergama kınık tarafında şıfalı otlarla tedavi yöntemleri uygulayan bir kişiye gittim, o da bir bakıp, dört çeşit ot verdi, kaynatıp içmem için.onu da içtim sabah ,öğle ,akşam bilmem ne zaman, kimisi de acı bal önerdi. Adapazarından onu da bulup getirdi komşular, onu da yedim. Bu vitiligo denilen hastalı, ilk görüşte belli olduğu için, çok kişilerle diyolog kurmam kolay oluyordu, sağ olsunlar herkes birbirine yardımcı olmağa çalışıyordu.onların çeşitli önerilerine kulak verdim.

Önce stres'ten uzak kalıp dinlenmeğe karar verdim, bu ara Erdek'ten bir ev alip, işleri askıya aldım, tüm yaz boyunca kumsalda yürüyüş yapıp yüzüyordum, ama yüzümü korumağa devam ediyordum ve benim gibi bir sürü vitiligo hastaları artık dikkatimi çekiyordu artık, a a.. onun bacağında, onun elinde var, onun da yüzünde var gibilerinden, ve birbirimize yardimcı olmağa çalışıyorduk

Ama en çok dikkatimi çeken Bursaya kontrola gittiğimin dönüşünde, otobüs yazıhanesinde tanıştığım genç bir anne ve 6 yaşındaki kızıydı, ortak sorunumuz hemen kaynaynaştırdı bizi, kızınında bacaklarında varmış, ey allahım hadi bizde stres var, ya bu çocukta, anne Balıkesir de psikolog, baba karacı asker ayrı yaşıyorlar baba muhtemelen doğuda, annesi tutmuş elinden derde çare arıyor, anlattık hikayelerimizi ve verdik telefonları birbirimize.

Bir ara Çan ilçesindeki Ekşidere kaplıcalarına gittim, vitiligoya iyi geldiğini söylediler, dağların arasında çok güzel bir yer, bir hafta kaldık, kafa dinlenecek bir yer, bilemiyorum ama belki bir faydası olmuştur

Bir gün eşime birisi Almanyadan gelen nivea (mavi metal kutu) kreminin iyi geldiğini söylemiş, bende bulup sürmeğe başladım her yanıma, artık güneşe çıkarken yüzüme, elime sürüp çıkıyordum.

Zor bir hastalıktı. bazen moralim bozuluyor insanlardan kaçıyordum, sosyal etkinlikliklere hiç giremiyordum, kendimce çevreme rahatsızlık veriyordum, beni yeni görenlere açıklama yapmam gerekiyordu, görenler üzülüyordu, tıp ise tam tedavi yöntemini henüz bulamamıştı, velhasıl çaresiz bir hastalıktı ve tek doktoru da kendimdim, bu yeni yüze alışmam gerekecekti ama hergün aynalarla kendimle yüzyüze gelmek olmasa.

Oğlumun anadolu lisesi mezunuyet törenleri bu sıkıntılı günlere denk geldi, katılıp katılmamakta epey karasız kalmama rağmen katıldım, hemen hemen gözgöze geldiğim insanlar bir bakıyor, bir kere daha bakıyordu, çekilen fotoğraflar o günün buruk ve tatlı bir anısı olarak kaldı.

Vitiligoya tutulduğum günlerden birgün, gazetede, dün sigarayı bırakma günüydü, haberini okudum, eyvah dedim geç kalmışım.o günden beri sigara içmiyorum, belki faydası olurmu diye. ve tam 10 yıl oldu içmeyeli.

İLK BELİRTİLER

Temmuz, sıcak mı sıcak, kumsalda, deniz kenarındayım.yüzümü örten şapkamı ters çevirdim açtım alnımı, nivea krem ile yağladım her yanımı, öğle sıcağı cayır cayır yakıyor, bende yanıyorum, kaçmıyorum artık güneşten, dalıp çıkıyorum denize, plaj cıvıl cıvıl, genci, yaşlısı, çoluğu, çocuğu. tabii Erdeğin en hareketli günleri, hergün kesintisiz bir saat boğuşuyorum tuzlu sularla, herşeyi unutuyorum o dalgaların arasında.

Küçük bir şemsiyenin altını parselledik sahilde, hanım pek sevmez kalabalığı ama katlanıyor benim için.sağ olsun zor günlerin kadını. bu günlerimde hiç yalnız bırakmadı beni.

Birkaç gün sonra ellerimdeki beyazlıklar, kızarmağa başladı ve kabardı, birde hafif kaşıntı, kaşındım durdum,

Ve sonra bu kızarıklıkların ortasında siyah siyah noktalar dikkatimi çekti, günler sonra bu noktalar çoğalmağa başladı, bir nokta, iki nokta üç nokta derken elimde ki ve yüzümde ki beyazlıkları kapatmağa başladı, bu noktalar, anladım ki benim derimdeki beyazlar, güneş ışığından etkileniyor ve kızarıyordu, bazılalarındaki beyazlıklar hiç etkilenmiyordu kanımca belki bende ki daha değişik bir türüydü herhalde, acaba bu benim için bir şansmıydı.

Artık sahilde yürüyor, denizde yüzüyor, kumlarla oynuyor, memleket meselelerini tartışmıyor, bir sürü emekliyle kurtarmıyordum vatanı, canım sıkıldıkça akşamları kireçlenmeğe başlamış parmaklarımı 30 yıllık gitarımın telleri üzerinde gezdirmeğe çalışıyor bazen şiirlerime beste yapıyor, bazende bestelediğim müziğe söz yazmağa çalışıyordum. arasıra 68 yıllarının romantik rock ve blues şarkılarını dinleyerek, bedenimdeki gelişmeyi gün ve gün takip ediyordum. biraz kendime güven gelmişti, cüzzamlı gibi kaçmıyordum insanlardan artık, siyah gözlüklerimin arkasında saklamıyordum kendimi. her akşam erdek sahilini eşimle, boydan boya barlarda çıkan her türlü müzik eşliğinde yürüyor, arasıra yakomozlar eşliğinde çay molası veriyorduk.

Güneş olduğu müddetçe kumsaldaydım, eylül gelmişti, yavaş yavaş sahil terkediliyordu sevenlerince. oysa en güzeliydi bu günler, denizin,ve güneşin, günün en sıcak saatlerinde güneşleniyordum, beyazlıkların nasıl kızardığın, nasıl şiştiğini ve ne de güzel kaşındığını izliyor ve hissediyordum ve bende büyük bir zevkle kaşıyordum o kabartıları artık, derideki kapanmalar iyice belli oluyordu. her an, her saat, her gün yeni bir hücre doğuyordu tenimin üzerinde, ama kararlıydım yaşatacaktım bu pigmentleri.

Artık güneş ve ben bırakmıştık bu güzel sahili, sararmış çınar yapraklarına,oynaşan köpeklere ,uçuşan martılara, yeniden merhaba demek için yaza. kumsala çekilmiş yan yatmış, terk edilmiş bir sandal hüznüyle.

Almanyaya ,yurt dışına giden tanıdık herkese bol bol yağ siparişi

vermiştim, seneye hazır olsun diye.

Bu yaşam şeklim bir kaç sene sürdü, kışın lekeler tekrar beliriyor, yazın kayboluyordu. 2001 yılı kışında bu lekeler iyice azalarak yüzüm normal şekline kavuştu, ama her yaz güneş ışığından olanaklar içinde çok sık yararlandım, kremi ise devamlı kullandım, ve kullanmağa devam ediyorum. Kafamada şapkadan başka bir şey takmayarak.

SONUÇ

1995 yılında çıkan lekeler, 2001 yılı sonunda tamamen kayboldu, şu anda 56 yaşında olup ayni yaşam şeklimi devam ettirmeğe çalışıyorum.

Bendeki bu lekeler diğer kişilerdeki deri lekelerinin çeşitlerine ne kadar benzer bilemiyorum, Tıbben çeşitleri var kuşkusuz, gözlemleyebildiğim kadarıyla bendekilerin güneş ışığıyla kızararak, şişip kaşınması ve nokta nokta kapanmasıydı.

Benim bu yaşadıklarım ve yaptıklarım çözüm veya öneri değil, gerçek, tıbbın ve doktorların önerdiği yol ve tedavi şeklidir. Sağlıcakla kalın.